Almanyada ki Türk’lere yeni haklar tanıyan Bilirkişi Raporu Yayınlandı

Almanya’nın Potsdam Üniversitesi profesörlerinden Andreas Zimmermann tarafından, Federal koalisyon hükümetinin opsiyon modelinde yapacağı değişikliklerin anayasa hukuku, AB hukuku ve ululuslararası hukuk açısından oluşturabileceği sorunları ortaya koyan bir bilirkişi raporu hazırlandı.
Merkezi Köln’de bulunan, Uluslararası Haksızlık ve Irkçılıkla mücadele derneği ‘FAİR’ tarafından hazırlatılan rapor, Federal hükümetin tasarladığı kanun değişikliğini ‘3 adım ileri 2 adım geri’ olarak niteledi.
Yürürlükteki vatandaşlık kanununa göre, özellikle çoğunluğunu Türk asıllı gençlerin oluşturduğu yabancı çocuklarına, ‘opsiyon modeli’ adı verilen bir sistemle tercih hakkı veriliyor. 23 yaşını doldurmuş yabancı gençler, ya Alman vatandaşlığını ya da ailelerinin geldiği ülke vatandaşlığını seçiyorlar.
Prof. Zimmermann tarafından hazırlanan raporda, Federal koalisyon hükümetinin opsiyon zorunluluğunu kaldırarak, 21 yaşına kadar 8 yıldan fazla Almanya’da ikamet eden, en az 6 yıl Almanya’da okula gitmiş olan, ya da Almanya’da bir okuldan diploma almış veya mesleki eğitim yapmış olanların da tercih zorunluluğu kapsamından çıkarılacağı belirtiliyor. Ayrıca Almanya ile sıkı bağları bulunduğu halde, tercih zorunluluğundan dolayı maddi ve manevi zarara uğrayanların da bu opsiyon modelinin dışında tutulacağı, yani çifte vatandaşlık hakkı verileceği ifade ediliyor.
Zimmermann, yeni düzenlemede Almanya’da doğarak Alman vatandaşlığı alan ve AB üyesi bir başka ülke vatandaşlığı bulunan kişilerin opsiyon modeli kapsamına gireceklerini ve vatandaşlıklarından birini kaybedeceklerini belirterek, bunun Federal Anayasa ve AB hukuku bakımından sorunlar oluşturacağını kaydediyor.
Opsiyon modelindeki değişiklikle, kan bağından dolayı Alman vatandaşlığını haketmiş olanların tercih zorunluluğun kaldırılmasını da Anayasanın 3. maddesindeki eşitlik ilkesine aykırı bulan Prof. Zimmermann, Almanya’da doğan çocukların hepsi için, kan bağı ne olursa olsun aynı hükmün geçerli olması gerektiğini savunuyor. Alman devletine bağımlılığın kan bağı esasına göre değerlendirilmesini doğru bulmuyor. Zimmermann, anne ve babasından biri Alman vatandaşı olan ve 8 yıldır Almanya’da sürekli ikamet eden ailelerin Almanya’da doğan çocuklarının, çifte vatandaşlığa sahip olan Alman çocuklarına göre daha az uyumlu oldukları sonucuna varılamayacağını bildiriyor.
Sonuç olarak bilirkişi raporunda, koalisyon ortaklarının hazırladığı değişikliğin, farklı vaka grupları ve örnekler gözönüne alındığında, itiraza mahal vermeyecek, mantıklı ve tutarlı bir yasal düzenleme yapamadığı ifade ediliyor. Örneğin, yeni yasaya göre Almanya’da yaşayan ebeveynlerin yurtdışındaki çocukları Almanya ile yakın bağları bulunmadığı halde Alman vatandaşlığı alabilirken, opsiyon modeli kapsamına girmeyen ebeveynleri ise Alman vatandaşlıklarını kaybedebilirler.
Zimmermann raporunda, yeni düzenlemede Uluslar arası hukuk açısından herhangi bir tereddüt bulunmadığını, bilhassa Almanya’nın vatandaşlık hakkındaki AB Sözleşmesinin 14. maddesindeki şerhe bağlı kaldığı müddetçe, bu sözleşmenin, opsiyon modelinin kaldırılması için gerekçe olarak gösterilebileceğini belirtiyor.
Yeni düzenlemede daha önce anayasa tarafından öngörülen geçmiş durumlara ilişkin yeterince değişiklik yapılmadığını belirten Zimmermann, eyaletlerdeki farklı uygulamalar sebebiyle vatandaşlık yasasının 29. maddesinin şimdiye kadar meydana getirmiş olduğu neticelerinin gözden geçirilmesi için vatandaşlık yasasının 8. maddesindeki takdiren vatandaşlığa alınmaya atıfta bulunulmasının yeterli olmadığını bildiriyor. Opsiyon kuralı gereği, diğer vatandaşlıklarını sürdürdüklerinden dolayı Alman vatandaşlığını kaybetmiş olanlara da Alman vatandaşlığını yeniden kazanma imkanı verilmesi gerektiğini ifade ediyor. Tersinden Alman vatandaşı olmayı tercih edenlere de, örneğin Almanya’da yaşayan birinci ya da ikinci nesil Türkler gibi, diğer ülke vatandaşlığını geri alma hakkı sağlanması gerektiğini belirtiyor.

You may also like...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.