Kurumların Kanseri ; Hırsızlık ve Yolsuzluk !
Günümüzün hastalıklarından bir Hırsızlık ve yolsuzluktur.
“Hırsız bir başkasına ait malı, değerli eşyayı ondan habersiz alır. Fakat bu yolsuzluğun başkasına –en vahimi kamuya- ait malı veya kaynağı kendi uhdesine geçirmesi ve ahlak ile hukuk dışı olması hasebiyle yolsuzluk ; ‘nitelikli hırsızlık’tır, kaba hırsızlıktan çok daha tehlikeli ve zarar vericidir
Türkiye gibi müslüman toplumlarda gırtlağına kadar yolsuzluğa batmışlık nasıl kabul edilebilir ve kolaylıkla gerçekleşebilir ?
Bazı otoriteler Yolsuzluk ayıptır, günahtır ve suçtur, ama bu suç, hırsızlık suçu değildir” diye kolayca diyebiliyor..
Gelişmiş ülkelerde -gelişmemiş ülkelerde ve geri kalmış ülkelerde olmak üzere tüm ülkelerin kanayan yarası ve adeta kurum kanseri halinde olan yolsuzluk devlet-şirket -dernek gibi tüm kurumlara sirayet etmiş ve yapıla gelmektedir.Çünkü malzeme insan..
Yolsuzluk, bulaşıcıdır.Yönetici yaparsa tüm kademelerinde yolsuzluk olayları birbirini takip eder. Bazı düşünürler ; yolsuzluğa yol açan önemli sebebin yöneticilerin lüks ve gösterişe düşkün kimselerden seçilmesine bağlar. Diğerlerine göre daha rahat ve konfor hayat yaşamak isteyen memurlar ve yöneticiler bunun finansmanını yolsuzluk yaparak temin ederler ama bu, ekonomik güçlüklerin doğmasına ve bunun da yeni ve zincirleme yolsuzlukların yaygınlaşmalarına yol açar.
Yolsuzluk, kanser gibi bir kere bünyeye yerleşti mi, diğer organları istila eder.
Hırsızlık ve yolsuzluk karakteri
a) Hırsızlık ve zimmete para geçirmeden farklı olarak, yolsuzluk olayına birden fazla kişi karışır.
b) Hırsızlıkta olduğu gibi yolsuzlukta da gizlilik esastır ancak yolsuzluğa karışanların güçlü destekçileri varsa artık gizliliğe ihtiyaç kalmaz.
c) Yolsuzlukta karşılıklı çıkar ve işbirliği vardır, hırsızlıkta buna gerek yoktur.
d) Yolsuzluk yapanlar, girişimlerini yasal bir kılıfa uydururlar, hırsızın böyle bir kaygısı yoktur.
e) Yolsuzluk yapanlar, hedeflerine ulaşmak için belli bir güce sahiptirler, bu da çoğunlukla bürokratik güç ve avantajdır. Hırsızın bürokratik, siyasi güce ihtiyacı yoktur.
f) Herhangi bir yolsuzluk toplumun aldatılmasını, ona karşı hile yapılmasını gerektirir. Attas’a göre siyasetçinin seçmene çıkar sağlaması –mesela seçim öncesi veya seçim amaçlı para, gıda, emtia dağıtması- bir tür yolsuzluktur.
g) Yolsuzluk ve rüşvette taraflar birbirine zıt roller oynarlar. Rüşvet alan memurun görevi, işini yapması, işi peşinde olanın görevi ise memura rüşvet vermemesidir.
h) Yolsuzluk şahsî veya grup çıkarını toplumun çıkarı üstünde tutar, böylelikle bürokratik sistem şahıs ve belli grupların lehine dönen bir çark niteliğini kazanmış olur.
I) Hırsızlık kişileri ve hırsızlığa maruz kalan yerleri (ev-işyeri) zarara uğratır, yolsuzluk toplumun geneline zarar verir.
Bu çerçeveden bakıldığında “yolsuzluk” teknik olarak “hırsızlık” değildir. Hırsız bir başkasına ait malı, değerli eşyayı ondan habersiz alır. Fakat bu yolsuzluğun başkasına –en vahimi kamuya- ait malı veya kaynağı kendi veya başkaıs hesabına geçirdiği ve ahlak ile hukuk dışı olması hasebiyle yolsuzluk “nitelikli hırsızlık”tır, kaba hırsızlıktan çok daha tehlikeli ve zarar vericidir.
Tabiatıyla rüşvet ve yolsuzlukta rol oynayanları tespit etmek uzmanlık gerektiri r ve şirketler kurumlar en kısa sürede bu kanserleri tespit ettirip kurtulmalıdır.
Türkiye’ de bu işi profesyonelce yapan firmalar hizmet vermektedir. Hile suistimal ve yolsuzluk denetim uzmanı MUHSİN BİLGİ ‘ kurumlara öncelikle bu konuda farkındalık eğitimleri verdiklerini sonra denetim ve özel hile ve yolsuzluk denetimleri yaptıklarını ve dünya ortalamalarında ciroların %5 iken turkıyede ki denetimlerde ciroların %15 lerde tespir ettiklerini buda ülkemizde ne kadar ciddi olduğunu ve kuurmları saran kanser gibi ur şeklinde sardığını ve kabullendiğini belirtmektedir.
İster istemez toplum dini değerleri nde bu tüğr yaklaşımlar tasvip edilmediği halde bu toplumda dindarlar nasıl kolaylıkla yolsuzluğa karışır? sorusu akla gelmektedir.
Yolsuzluk insan üzerindeki baskılar dış etkenler ve özentiler barındırmaktadır.Fikir eylem ve saklama şeklinde meydana gelen durum toplumcada kabul edilebilir hale gelmiştir
Bal tutan parmağını yalar şeklindeki deyimler le de benimsenmiş haldedir
peki çözüm nedir ?
Erken teşhis için denetim şart
Hesap verilmeli ve kurumlar bu tür işlere karışanları cezalandırmalıdır. Bu yolla hem kurum hem de topluma zarar görmekten kurtulur.
www.hiledenetimhizmetleri.com