YOLSUZLUK olmadan olmaz mı
Yolsuzluk; Kamu görevinin özel çıkar sağlamak için kötüye kullanılması (Dünya Bankası), Kamu güç, görev ve yetkisinin rüşvet, irtikap, kayırmacılık, sahtekarlık ve zimmet yoluyla özel çıkar elde etmek için kötüye kullanılması (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı), olarak tanımlanmaktadır.
Yolsuzluk, 4 Ocak 2009 tarihli Avrupa Konseyi Yolsuzlukla Mücadele Özel Hukuk Sözleşmesi’nin 2. maddesinde; “…doğrudan doğruya ya da dolaylı yollardan rüşvet ve yasadışı bir menfaat temin eden kişinin yürüttüğü görevlerin veya gerekli davranışların yasalara uygun bir şekilde yerine getirilmesinde sapmalara yol açan rüşvet veya başka her türlü yasadışı menfaatin talep edilmesi, teklif edilmesi, verilmesi ya da kabul edilmesi” olarak açıklanmaktadır.
Uluslarası Şeffaflık Örgütü, yolsuzluğu sadece “kamu gücüyle” sınırlı olmayan herhangi bir görevin özel çıkarlar için kötüye kullanılması olarak tanımlar.
Yolsuzluğun siyasi, ekonomik, sosyal ve çevresel maliyetleri vardır.
Siyasi bağlamda yolsuzluk, bir toplumda demokrasi ve hukukun üstünlüğünün gelişmesinin önünde büyük engel teşkil eder. Demokratik sistemlerde, kurumlar özel çıkar için kullanıldıkları ölçüde meşruiyetlerini yitirirler. Yolsuzluğun olduğu sistemlerde, hesap verebilir siyasi liderlik ilkesi gelişemez.
Ekonomik olarak, yolsuzluk milli kaynakların yanlış kullanımına yol açar.
Genellikle rastlanan, kıt milli kaynakların, okul, hastane, yol yapımı gibi asli altyapı projelerinden ziyade, baraj, boru hattı’, nükleer santral gibi ekonomik olmayan yüksek profilli projelere kanalize edilmesidir. Bunun ötesinde yolsuzluk, piyasaların doğal işleyişine zarar verir, rekabeti bozar ve bunun sonucunda yatırımları caydırır.
Yolsuzluğun en vahim sonuçları sosyal doku üzerinde görülür. Yolsuzluk, insanların siyasi sisteme, kurumlara ve liderlere güvenini zedeler. İnsanlar gelişmelere karşı duyarsızlaşır, sivil toplum tepkisizleşir ve zayıflar. Bu ise, demokratik yollardan seçilen ilkesiz ve ahlaksız liderlerin milli kaynaklan rahatça kişisel çıkara dönüştürmesinin önünü açar. Rüşvet istemek ve rüşvet almak toplumsal normlara dönüşür.
Çevresel bozulma yolsuzluğun bir diğer sonucudur.
Çevre mevzuatı ve yasalarının eksikliği veya uygulanmaması, tarihsel olarak Kuzey yarımkürenin çevre kirliliğine sebep olan endüstrilerini Güney yarımküreye ihraç etmelerine neden olmuştur. Aynı zamanda, doğal kaynakların dikkatsiz tüketilmesi, doğal yaşam alanlarının harap olmasına neden olmuştur.
Buna rağmen çevreye zarar veren projelere kaynak aktarmak tercih edilmektedir, çünkü bu yolla kamuya ait paralar kötü amaçlı kişilerce daha kolay cebe atılabilmektedir.
Emniyet Teşkilatı’nın hazırladığı yolsuzluk raporuna göre; Türkiye’de yapılan yolsuzluklar, ağırlıklı olarak ‘ihaleye fesat karıştırma’ ve ‘kamu kurumu dolandırıcılığı’ şeklinde yapılıyor.
Bunları “rüşvet, zimmet, ifasına fesat karıştırma” izliyor.
Şimdide Türkiye’de en çok yolsuzluk yapılan şehirlere bakalım.
Emniyet’in, ihaleye fesat karıştırma suçuna yönelik en fazla planlı çalışması bulunan ilk 10 il şöyle: Bursa, Adana, Aydın, Mersin, Kocaeli, Erzurum, İzmir,Edirne, Şırnak ve Manisa.